Maddiyattan daha önemli bir unsur: iş yerinde amaç ve anlam

İş yerinde amaç ve anlam, bugün bir çalışma ortamında her zamankinden daha önemli gelmiş durumda. Bu, özellikle işgücünde yeni neslin yükselişi ile ilgili bir durum. Bugün bireylerin beklentileri, amaçları, yaşama ve işe bakış açıları geçmişe kıyasla oldukça farklılaşmış; duygular, anlamlar daha fazla önem kazanmış bir halde. Bu nedenle de iş yerinde amaç ve anlam, çoğu şeyden önemli olabiliyor. Hatta maddi beklentilerden de önemli olabiliyor.

Nedir bu amaç, anlam denilen durum?

Amacın tanımı, “yaşamda bir niyet ve yön duygusudur”. Bu temel bir bilişsel ihtiyaçtır çünkü amaç, insanlara bir bütünlük duygusu ve daha büyük bir bakış açısı verir. Amaçlı bir yaşam, niyet, yön ve anlam dolu bir yaşamdır. Bir amaç duygusu, eylemlerimizi yönlendirir ve günlük yaşamımızda olduğu kadar özellikle de işyerinde nasıl hissettiğimizi önemli ölçüde etkiler. Çalışanlar yaptıkları işin bir anlamı olduğunu ne kadar çok hissederlerse, bu onların tutumlarını ve iş performanslarını o kadar olumlu etkiler. Dolayısıyla bir amaç etrafında çalışmak temel bir ihtiyaçtır.

Zaten yönetim kelimesinin tanımında insanları belirli amaç veya amaçlar doğrultusunda bir araya getirmek vardır. Bazı açılardan, bir amaç duygusunun başarılı bir çalışma ortamının ayrılmaz bir parçası olması şaşırtıcı olmamalıdır. Sonuçta, çalışanlar işlerini yaparken belirli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik bir zihniyet benimserlerse, yalnızca daha yüksek performans ve üretkenlik ile değil, aynı zamanda genel iş tatmini seviyeleriyle de sonuçlanan bağlı olmaları daha olasıdır.

Amaç, yaptığımız işte en büyük etkiyi yaratma ve farklı kültürler ve bağlamlardaki diğer insanlarla bağlantı kurma kapasitemizi artırır. Bir amaç duygumuz olduğunda enerjik, motive ve genişlemiş hissederiz. Bir amaca sahip olmak, engellerin üstesinden gelmemize yardımcı olabilir.

iş yerinde amaç ve anlam
iş yerinde amaç ve anlam

İş yerinde amaç ve anlam ihtiyacı nereden doğuyor?

İş, bir insanın yaşamında en önemli şeylerden biridir; hem araçsal hem de içsel değere sahiptir. Araçsal olarak iş, geçimimizi sağlamamız ve ailelerimizi desteklememiz için gerekli araçları, yani temel olarak geliri sağlar. İşin, bir bireyin kişisel kimliği üzerinde önemli etkileri vardır. Bir insanın toplum içerisindeki saygınlığının, özgüveninin, öz saygısının çok önemli bir kısmı işten kaynaklanır.

Günümüz toplumunda çoğu çağdaş sosyal ortamda geleneksel uygulamaların ve sosyal desteğin azalmasıyla birlikte işyeri, başkalarıyla bağlantı kurma, saygı görme gibi ihtiyaçları karşılamak için birincil mekân haline gelmiş durumdadır.

Esasında anlam arayışı doğuştan gelen bir insan ihtiyacıdır ve iş, bu ihtiyacın karşılanması için temel ortamdır. Çalışmak hem kişisel benzersizliğin ifadesine hem de başkalarıyla bağlantı kurarken amaçlı bir katkı yapma fırsatına izin vererek amaç ve anlam ihtiyacını karşılayabilir.

Bugün artık birçok iş için kişisel kimlik, önem ve yaşamdaki anlamın birincil kaynağı durumundadır. Bu nedenle bir iş ve bu işin yerine getirildiği işyeri, bir çalışan açısından yaşamının önemli bir kısmını oluşturduğundan birey için bir anlamı, önemli bir amacı olduğunda daha fazla doyum sağlama olanağı tanıyabilir.

Amaç, bir puzzle kutusunun kapağındaki o resim gibidir. Parçalara bakarak ve onları şu ya da bu şekilde yerleştirmeye çalışarak çok zaman harcıyoruz ama bize esas rehberlik eden kutunun kapağındaki bu resim. Bu bizim büyük resmimiz, hayatımızın anlamı, amacımız. Puzzle’ı tamamlamak için, o kutunun üst kısmına beklediğimizden daha sık başvurmamız gerekiyor. Böyle ele alındığında iş elbette, herkesin puzzle’ının büyük parçasıdır.

Çalışanların gün boyunca, o anda veya herhangi bir anda elinde tuttuğu parçanın büyük resmin neresine oturduğunu hayal edebilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yapmak üzere olduğu iş, yerine getirmekle görevli olduğu sorumluluk, gerçekten önemli mi? Sabah uyandığında işe gelmesinin iş için ne türden bir önemi var? Bir çalışan işyerinde yaptığı şeyin, yetkilerinin, sorumluluklarının, görevlerinin mantıklı olduğuna, buna değdiğine inandığında, bunun kendisi için önemli olma olasılığı büyük ölçüde artar ve çalışanın göstereceği anlamlı çaba da artar.

Peki ama, insanlar bir amaç, bir anlam duygusunu nereden alıyor? Belki işin kendisi ya da getirdiği zorluktan olabilir mi? Belki de bazı meslekler için (örneğin hemşirelik, doktorluk, itfaiyecilik gibi) başkalarına yardım edebilme gerçeğidir. Ya da belki de meslektaşlarla, çalışma arkadaşlarıyla olan bir topluluk duygusundan geliyor olabilir mi? Esasında bir bireyin duyduğu amaç ve anlam ihtiyacı tüm bu faktörlerin bir kombinasyonu olabilir.

İş yerinde amaç ve anlam neden önemli?

Herhangi bir kişi, herhangi bir kuruluşta, bir organizasyonda veya bir işyeri olarak ele alabileceğimiz bir ortamda çalışmaya başladığında, işin olumlu yönlerine odaklanır. Ancak ‘balayı’ dönemi geçtikten sonra, günlük işlerin büyüsünden kurtulduklarında, bazı olumsuzluklar üst üste geldiğinde veya işyerinde bir amaç, bir anlam yoksunluğu hissedildiğinde, işlerinden biraz kopmuş hissedebilirler. 

Bazı kişiler, kuruluşun genel başarısına katkıda bulunan biri olarak değerli hissetmeye ihtiyaç duyarlar. Çoğunlukla, bireyler yaptıkları işte bir etkiye sahip olduklarını ve olumlu bir fark yarattıklarını hissetmek isterler. Bir işyerinde bir amaç ve anlam duygusu aşılamak da liderlerin en temel görevlerinden biridir.

Bir lider olarak, çalışanlarınızla uyum içinde değilseniz ve onların bir insan olarak gereksinimlerini ve duygularını gerçekten anlayamıyorsanız, bu süreçte sadece itibarınızı değil, organizasyonun başarısını da riske atıyor olabilirsiniz. Çünkü bu günlerde insanlar işlerinden daha fazlasını talep ediyor ve işin, işyerinin ve görevlerin kendi değerleri, inançları ve genel hedefleri ile uyumlu olmasını istiyorlar ve bunu dikkate almamak pahalıya mal olabilir.

Dolayısıyla işte anlam bulabilmek, olumlu bir iş deneyimi yaratmada önemli bir faktör olabilir. Refahın nedeni değil, aslında sonucu olan mutluluğun peşinden gitmek yerine, her gün yapılan işte anlam, değer ve amaç bulmak birçok araçtan çok daha etkili bir yaklaşımdır.

iş yerinde amaç ve anlam
iş yerinde amaç ve anlam

Anlamlı bir iş, maaştan bile önemli olabiliyor

İnsanların işlerini sevmemesinin pek çok nedeni vardır. Kötü patronlar, liderler, zorlu, geçimsiz veya sorunlu iş arkadaşları, sınırlı kaynaklar, işverenin giderek daha uzun saatler veya daha zorlu koşullarda çalışma talepleri ve çalışanları kurumsal kârlılık ile doğru olanı yapmak arasında seçim yapmaya zorlayabilecek etik zorluklar gibi birçok işyeriyle ilgili sorun, insanların dert listelerinin başında gelir. Bu olumsuzluklara rağmen iş, birçok insan için önemli bir anlam kaynağıdır. Aslında araştırmalar, bir işin anlamlı olmasının, bir amaç bütünlüğü olmasının, işyerinde anlamlılığın çalışanlar için işin en önemli yönü olduğunu, hatta maaştan üstün olduğunu, ödülleri, tanınmayı, terfi fırsatlarını ve hatta çalışma koşullarını dahi geçecek bir biçimde öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Bazıları için işin net şekilde mali yönü anlamlıdır. Yani iş, gelir getiren bir uğraştır. Fakat bazı insanlar için işin anlamı aidiyettir; iş ilişkileri, ortak amaçlar, bir örgüt kültürü, çalışanları sabahları yataktan kaldırıp işyerine istekli gelmesini sağlayan temel unsurlar olabilir. İşlerini bir ‘AMAÇ’ olarak gören insanlar, işlerini sadece bir gelir olanağı olarak düşünenlere göre daha fazla tatmin olma ve daha fazla çaba gösterme eğilimindedir.

Bir katılım ve performans firması olan Energy Project’in yaptığı araştırmalar ve birçok kişinin işlerinden neden nefret ettiğine dair yakın tarihli New York Times makalesi , geniş bir şirket ve endüstri yelpazesinde 12.000’den fazla çalışana ulaşan anket sonuçları, çalışanların %50’sinin işyerinde bir anlamdan ve amaçtan yoksun olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra, elde edilen sonuçlar, işyerindeki görevlerini anlamlı bulan ve bir amaç duygusu olan alışanların kuruluşlarında kalma olasılıkları üç kat daha fazladır.  Ayrıca çalışanların %70 daha yüksek iş tatmini ve %40 daha fazla işe bağlılık içerisinde olduğunu söylemek mümkün.

Bu bakımdan anlamlı çalışma, çalışanların yoğun yaşamlarına tamamıyla bir denge olmasa da uyum getirmenin, çalışanlara çalışma ortamında refah sağlamanın ve kuruluşlara gelişmiş üretkenlik, performans ve özveri sağlamanın bir yolu olarak görülüyor. İşyerinde anlamlılık duygusunu artırmak, üretkenliği, katılımı ve performansı artırmanın en etkili ve yeterince kullanılmayan yollarından biri olarak kabul ediliyor.

Anlamlı çalışma, doğrudan daha yüksek motivasyon ve işe katılım seviyelerini beraberinde getirir. Aynı zamanda çalışanların memnuniyet düzeylerini, kuruluşa bağlılıklarını ve başkalarına hizmet etmek için rol beklentilerinin ötesine geçme isteklerini, yani ekstra çaba göstermeye ilişkin sahip oldukları isteklilikleri de olumlu bir yönde etkiler. İş, bir birey tarafından anlamlı olarak algılandığında, o birey psikolojik bir esenlik duygusu sağlayan bir tatmin ve amaç duygusuna sahip olur. Anlamlı çalışma ve esenlik deneyimi daha sonra diğer yaşam alanlarına da yayılır ve bireyin yaşam amacının genel duygusuna, genel yaşam doyumuna da önemli ölçüde olumlu bir katkıda bulunur.

Bir amaç veya spesifik bazı amaçlar altında anlamlı olarak çalışma, yalnızca çaba ve çıktıyı en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan kurumsal uygulamalardan (teşviklere, primler gibi) öte, çalışanlar için daha mutlu bir çalışma ortamı ve daha iyi refah koşulları sağlayan bir çalışma atmosferi anlamına gelir. Böyle bir durumda çalışan, işe karşı içsel olarak motive olur. Böyle bir motivasyon da prim gibi dışsal motivasyon araçlarına dayalı olarak ortaya çıkan ve genel olarak geçici özelliğe sahip olan motivasyon araçlarına göre çok daha etkili ve kalıcıdır.

iş yerinde amaç ve anlam
iş yerinde amaç ve anlam

Anlamlı bir çalışma ortamı için ne yapılabilir?

Amaçlı ve anlamlı iş uygulaması özünde, çalışanların motivasyonunu, çabasını ve üretkenliğini artıracak ve çalışanların kuruluşlarına karşı sahiplenme, sorumluluk ve vatandaşlık tutumlarını coşkuyla benimsemelerini sağlayacak şekilde mesleki fırsatları optimize etmeyi amaçlar. Bu niteliklere çalışanları arasında erişmek için kuruluşların verimli koşullar sağlaması gerekir.

İş yerinde amaç ve anlam duygusunu geliştirmekten nihai olarak kim sorumludur? Bu özelliğe sahip olmak çalışanların doğasında mı var? Veya iş yerinde çalışanlar için bu amaç duygusunu yaratmak organizasyonun lideri veya yöneticilerine mi bağlı?

Esasında en büyük amaç duygusu, hem kuruluş, çalışanın yaptıklarıyla yarattığı etki arasında bağlantı kurabildiğinde, hem de çalışan açık fikirli, katkıda bulunmaya ve her şeyini vermeye hazır olduğunda ortaya çıkar. Bu tek taraflı bir çözüm değildir. Bu lider tarafından teşvik edilecek ve çalışanların ortak katılımıyla mümkün kılınabilecek bir şeydir.

Birçok araştırma, birçok bilimsel çalışma, birçok şirket, birçok lider bir ekibin ortak bir amaç duygusuna sahip olmasının önemini vurgular. Bu bilinen bir gerçektir, ancak bir şirket veya bir lider bunu gerçekten nasıl gerçekleştirebilir? Önerilebilecek olan birkaç nokta şöyle olabilir:

Şampiyon ekip kültürü

Ekip ilişkilerini güçlendirmek, işbirliği ve ortaklık duygusunu teşvik etmek ve çalışanlara bir amaç ve aidiyet duygusu aşılamak için pozitif bir şirket kültürü gibisi yoktur. Ekibinize ve çalışmalarına ne kadar değer verdiğinizi göstermek için ekip ruhunu en üst düzeyde teşvik edin.

Yapılan her şeyin bir amaç için olduğunu vurgulayın

Bugün çalışanlar artık maddi kazançlardan daha fazlasını arıyor. Bu aratışların maaş, prim, ikramiye veya sosyal haklar ile çok az ilgisi var veya belki de çoğu zaman hiç ilgisi yok. Bunlardan daha ziyade çalışanlar amaçlı, anlamlı bir şeyler arıyorlar, yaşamlarını zenginleştiren bir şeyler arıyorlar. Dolayısıyla bunu teşvik etmek için bulunduğunuz kuruluşta bir amaç duygusu geliştirin.

Çalışanlarınızı bu amaç etrafında toplayıp, en önemli gayenizin bu amacı gerçekleştirmek olduğunu sıklıkla vurgulayın. İş yerindeki her bir sürecin, her bir görevin bu amaç ve bunun alt amaçları için var olduğuna dikkat çekin. Bu amaç ve amaçlar doğrultusunda çalışanları yetenekleri, bilgileri, yaratıcılıkları ve tutkuların peşinden gitmeye teşvik edin ve onlara bunu yapmaları için zaman ve kaynak verin. Bu amaç veya amaçlar için sürekli eğitim, geliştirme olanağı sağlayın ve çalışanların gelişimlere katılmasını teşvik edin.

Çalışanların güvende hissetmesini sağlayın

Bir işyerinde, her şeyden önce çalışanlar kendilerini güvende hissetmek isterler. Güven duygusunu aşılayan, güvenilir, huzurlu bir çalışma ortamının tesis edilmesi, çalışanın kendisini güvende hissetmesi için çok önemlidir. Bir çalışma ortamında huzur, sağlık ve zindelik, çalışanlar için birinci plandadır. Bunun sağlanmadığı bir ortamda çalışanlar için işin anlamlı olması mümkün olmayacaktır.

iş yerinde amaç ve anlam
iş yerinde amaç ve anlam

Çalışanlara iş birliği yapabilecekleri veya mentorluk yapabilecekleri fırsatlar yaratın

Takım çalışması ve iş birliği herhangi bir çalışanın iş ortamındaki hissiyatı açısından oldukça önemli bir araçtır. Başkalarıyla ilişki kurabilmek ve onlarla çalışabilmek, üst düzey veya teknik sorunları çözmeye yardımcı olacak bilgilerini araştırmak, çalışanların ve kuruluşların bir bütün olarak disiplinler arası sorunları ele almasına yardımcı olabilir.

Ek olarak bu etkileşimler, çalışanların zihinlerini daha önce düşünmemiş olabilecekleri konulara veya bakış açılarına açmalarına yardımcı olabilir. Bu, bir görev veya sorumlulukla ilgili bir amaç duygusundan yoksunlarsa, farklı bir bakış açısına sahip başka biriyle etkileşimlerinin, düşünce süreçlerini değiştirmelerine ve görevde kendileri için amaç bulmalarına yardımcı olabileceği anlamına gelir. Ayrıca çalışanlar için mentorluk ile çalışanların başkalarına bir şeyler öğreterek bilgilerini paylaşabildiklerinde veya başkalarına aktarabildiklerinde farklı bir bakış açısı kazanmalarını beraberinde getirir.

Büyümek ve öğrenmek için fırsatlar yaratın

Bir amaç duygusuna duyulan ihtiyaçla birlikte, bir çalışan olarak önemli olma duygusuna eşlik eden bir ihtiyaç daha vardır. Bu, liderlerinin kuruluştaki gelişimlerine, eğitimlerine ve profesyonel geleceklerine yatırım yaptığı bir çalışma ortamına olan ihtiyaçtır. Bu, sadece seçilmiş birkaç kişiyi değil, tüm çalışanları geliştirmek anlamına gelir. Yalnızca belirli bir gruba eğitim ve gelişme olanakları sunmak, çalışanların moralini azaltabilir ve işverenleri veya liderleri tarafından değersiz görüldükleri veya takdir edilmediklerini hissetmelerine neden olabilir.

Kuruluşlar, çalışan bağlılığını artırmak için bir kuruluşun tamamına yayılmış olan bir öğrenme kültürü geliştirmelidir. Çünkü aktif olarak öğrenmeye katılan çalışanlar daha yenilikçidirler ve yetenekleri konusunda daha yetkin ve özgüvenli hissetmelerinin bir sonucu olarak zorlu görevleri üstlenmeye daha hazır hissederler.

Kişisel gelişimi ölçün

Çoğumuz belirli, ölçülebilir kariyer hedefleri belirlemenin, ilerlemeyi izlemenin ve eğitim ve öğretim fırsatları sunmanın önemini biliyoruz. Ancak burada yeni bir kavram söz konusu: Çalışanlarınızın özel hayatlarına da yatırım yapmak. İnsanların hayattan ne istediklerinin büyük resmini -ve bunun kariyer gelişimlerine nasıl dâhil edileceğini – anlamak, çalışanlara yakından ilgi gösterdiğinizi ortaya koyar. Bu, çalışanlarınızın kişisel ve profesyonel hedeflerini daha iyi desteklemenize yardımcı olabilir. Böylece çalışanlar hedefler ve amaçlar doğrultusunda daha anlamlı bir çalışma yaptığı inancına sahip olabilir.

Koçluk Merkezi ICF’in en üst Program onayı olan ACTP (AccreditedCoaching Training Program)  program sağlayıcısıdır.

Bize Ulaşın