Duygularımızla İlişkilerimiz

Düşünce biçimimizi duygularımız, davranışlarımız ve sonunda deneyimlerimiz aracılığıyla görünür kılarız. Başkalarının duygularını ise 5 duyumuzla, yine kendi düşünce biçimimize, inandığımız yargılara, kendi gerçekliğimize göre algılar ve yorumlarız.  

Yaşamda olan bitene dair kendi hissettiklerimizi, tepkilerimizi gözlemleyebilirsek;  bu duygular bize neler söylüyor, nelere inanıyoruz, hangi alanlarda hassasiyetlerimiz var fark edebilir, kendi yaşamımızda duygularımızın kontrolünü de sağlayabilen olabiliriz. Bunun için duygularla ilgili farkındalık pratiği yapmak önemlidir.

Elbette duygularımız olacak ki insan kalabilelim, empati kurup birbirimizi, dünyayı anlayabilelim, içimizdeki çocuğu yaşatalım. Ama önemli olan duyguların bize sahip olmasına izin vermeden, onların bize ait olduğunu bilerek, o duygularda takılı kalmadan gerekdiği kadar yaşayıp, sonra içinden geçip giderek, her hissi dengede yaşamaya çalışarak kendimizle ve çevremizle de hayatımızı samimi olarak sürdürebilelim.

Sürekli bir hüsranla, sürekli bir şikâyet ya da kızgınlık hali ile ya da daimî bir mutluluk ve sürekli eğlenerek yaşamak mümkün değildir, gerçek de olamaz samimi de. Elbette duruma, koşula,  ana göre değişen, aynı insanın bile peş peşe farklı farklı duygu durumları olması da normaldir. Herkesin her konuya dair duygu durumu da farklı farklı olabilir. Çünkü insanın kavramlara bakış açısı, inanç ve değerleri, yaşama bulduğu kendi anlamları farklı olabilir.

Duygularımızla çatışmaya girmek, onlarla baş etmeye çalışmak ya da tamamen yok saymak, onlar bizim rakibimizmiş ve sürekli onlarla bir mücadele halinde olduğumuzu hissettirir. Sonucunda da kendi duygularımıza karşı savaşıyor oluruz ve yaşamda bu tutum sürekli direnc yaratır.

Olumsuz olan duygularımızdan kurtulmak için sürekli bir çabada olma telaşı, bu duyguyu hissetmek istemiyorum diye duyguya direnmek, bizi dingin bir yaşam ortamından uzaklaştırır. Bu oldukça yorucu bir hayat olmaz mı?

Onların hepsi bize ait, öncelikle kucaklayarak özgürleşelim. Aksi durumda duygularımızla savaşmanın sonu sadece ruhsal veya zihinsel yorgunluk olmaz, bu mücadelenin yükü bedene de sirayet eder, kaygı bozuklukları ve hastalıklarla kendini gösterebilir. Kendine bu derece şefkatsizlik, duygularına dair kabulden bu denli uzak olmak, yine öz benliğinde değersizlik, yetersizlik hisleri yaratır ve bunları da kalıcı kılabilir. Kontrolü ve odağımızı tamamen bu duygulara verdiğimizde  ise yaşamın keyifli zamanları da gittikçe azalır ve yok olur, hayat hüsrana döner.

iliskiler

Oysa onlarla kavga etmek yerine;

  • Bu duyguları nereden öğrenmiş olabilirim?
  • Neden bu kadar üzülüyorum, beni nasıl bu kadar etkileyebiliyor?
  • Neden bu kadar öfkeleniyorum, hangi değerime dokunuyor bu olan?
  • Bu durum/kişi beni neden olması gerekenden fazla mutlu ediyor, bu bir bağımlılık olabilir mi?
  • Bu duyguyu hissetmekte ısrar etmemin bana nasıl bir faydası var da bırakamıyorum ya da göremiyorum

diye üzerine düşünüp, seni rahatsız eden her duygunun kök sebebini bulmak, kontrolü ele almak da çok önemli bir yöntemdir.  O duygunun nerede, hangi koşulda tetiklendiğini fark etmek ve anlamaya odaklanmak, bir sonraki duygu durumuna karşı daha etkili bir davranış yöntemi üzerinde çalışmamıza ve hazırlık yapmamıza yardım edecektir.

  • Nefes burada en etkili sakin kalma kaynağıdır!

Elbette bazen kendi duygularımızın dışında, yaşamda olan bitene veya sevdiklerimizin de yaşamlarına dair yoğun duygular da besleyebiliriz. Hatta bu duygu yoğunluğundan çaresiz de hissedebiliriz kendimizi. Burada bence kendimize yine sorabileceğimiz birkaç soru ile bu duyguların da yönetilmesi mümkün olabilir.

  • Bu olana benim bir etkim var mı, çözüme bildiğim bir katkım olabilir mi?
  • Bu çözüme dair harekete geçmek için beni alıkoyan şey ne olabilir?
  • Elimden geleni yaptığıma inanıyorsam, gerisine akışa bırakabilir, doğanın hayrı getireceğine teslim olabilir miyim?

Kısacası duygularımızı sahiplenip, onlarla doğru bir ilişki kurabilirsek hem kendimizle daha şefkatli daha farkında bir ilişki kurarız, hem de ilişkilerimizden daha verimli sonuçlar alırız. Enerjimizi olumsuz duygularımızı yok etmek için kullanmak yerine, o duyguları önce kabul etmekle, kucaklamakla başlayabilir, onlardan neler öğrenebileceğimize bakabilir, hissettiklerimizin sahibinin kendimiz olduğunu görebilir ve aslında bırakmak istediğimizi sandığımız ama onları neden sahiplendiğimizi ve bize nerde fayda sağladığına odaklı yaşayarak, enerjimizi de duygularla ilişkimizi dengelemek için kullanan olabiliriz.

Sağlıcakla

Aynur Görmüş

Koçluk Merkezi ICF’in en üst Program onayı olan ACTP (AccreditedCoaching Training Program)  program sağlayıcısıdır.

Bize Ulaşın