Dopamin ve Öğrenme

Çocukların ve gençlerin neden akıllı telefonlarına ve diğer cihazlarına bu kadar bağımlı olduklarını hiç merak ettiniz mi? Ebeveynler, çocuklarının dikkat ve motivasyon eksikliğinden dolayı hüsrana uğruyor ama cihazlarının bununla ne ilgisi var? Bunun cevabını bilim veriyor. Genellikle “motive edici molekül” olarak adlandırılan dopamin, beyinde salgılanan ve odaklanmamıza ve motive hissetmemize yardımcı olan bir “iyi hissetme” hormonudur. Dopamin seviyeleri düşük olduğunda, odaklanmada zorluk, motivasyon azalması, problem çözme ve sosyal kaygı gibi semptomlarla sonuçlanabilir.

Dopamin gibi hormonlar, vücudunuzdaki farklı bezler tarafından üretilen kimyasallardır. Kan dolaşımında dolaşırlar, haberciler olarak hareket ederler ve birçok bedensel süreçte rol oynarlar. Bazı hormonların mutluluk, zevk, keyif de dahil olmak üzere olumlu duyguları teşvik etmeye yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu “mutlu hormonlar” şunlardır:

Dopamin: “İyi hissetme” hormonu olarak da bilinen dopamin, beyninizin ödül sisteminin önemli bir parçası olan bir hormon ve nörotransmiterdir. Dopamin , öğrenme, hafıza, motor sistem işlevi ve daha fazlasıyla birlikte zevkli duyumlarla ilişkilidir.

Serotonin: Bu hormon (ve nörotransmitter) ruh halinizi, uykunuzu, iştahınızı, sindiriminizi, öğrenme yeteneğinizi ve hafızanızı düzenlemeye yardımcı olur.

Oksitosin: Genellikle “aşk hormonu” olarak adlandırılan oksitosin, doğum, emzirme ve güçlü ebeveyn-çocuk bağı için gereklidir. Bu hormon ayrıca ilişkilerde güveni, empatiyi ve bağı geliştirmeye yardımcı olabilir.

Endorfin: Endorfinler , vücudunuzun stres veya rahatsızlığa tepki olarak ürettiği, vücudunuzun doğal ağrı kesicisidir. Endorfin seviyeleri ayrıca yemek yeme, egzersiz yapma veya seks yapma gibi ödül üreten faaliyetlere katıldığınızda da yükselme eğilimindedir.

Dopamin ve öğrenme
Dopamin ve öğrenme

Dopamin nedir?

Birçok insan, motivasyonu ve ödüle dayalı davranışı düzenlemedeki rolü nedeniyle dopaminin farkındadır. Dopamin, koltuktan kalkmanıza ve keyif aldığınız şeyleri yapmanıza yardımcı olan iyi hissettiren bir hormondur.

Dopamin, beyninizin serotonin gibi ‘mutlu kimyasallarından’, “iyi hissettiren” kimyasallardan biridir. Dopamin, beynin farklı bölümleri arasında ve beyin ile vücudun geri kalanı arasında mesajların iletilmesine yardımcı olur. Beyinde sinyal göndermeye yardımcı olan bir nörotransmiterdir. Nörotransmitterler , nöron adı verilen sinir hücreleri tarafından oluşturulan kimyasallardır. Beynin farklı bölümleri arasında ve beyin ile vücudun geri kalanı arasında mesajları iletmek için kullanılırlar. Dopamin esas olarak hareketi kontrol etmede rol oynar.

Dopamin, hareket geçmeye yönelik olan ve genel olarak memnuniyet, zevk ve ödül ile ilişkili iyi hissettiren bir hormondur. Daha yüksek dopamin seviyeleri, hareket için (örneğin, koltuktan kalkmak) dahil olmak üzere, genellikle daha fazla motive olmanızı sağlar.

Daha büyük miktarlarda dopamin, insanları iyi hissettirir ve bu iyi his, insanları iyi hissi tetikleyen davranışı tekrar etmeye motive eder. Bu şekilde dopamin hayatta kalmanın önemli bir parçasıdır. Kalorisi yoğun yiyecekler yemek gibi hayatta kalma olasılığını artıran davranışlar dopamin yardımıyla pekiştirilir.

İnsanların zevk aldığı durumlarda dopamin salgılanır. Dopamin salınımı, zevkli davranışı güçlendirmeye yardımcı olur ve bireyin aynı duyguyu elde etmek için bu davranışı tekrarlama olasılığını artırır. Bu aslında beynimizin ödül sistemiyle alakalı olan bir durumdur.

Dopamin ve öğrenme
Dopamin ve öğrenme

Beynimizin Ödül Sistemi

Ödül, birini bir şey yapmaya teşvik etmenin harika bir yoludur. Örneğin, kaybolan köpeğinizi bulmak için bir ödül verirseniz, insanların köpeğinizi arama ve bulduğunda sizinle iletişime geçme olasılığı daha yüksek olabilir. Veya anne baban odayı temiz tutma veya iyi notlar almak karşılığında çocuğunu ödüllendirmeyi teklif ederse, çocuğun bunu yapmak için bir teşviki vardır.

Beynimizin kendi ödül sistemi vardır. Bazı şeyleri yaptığımızda, beyin bizi iyi hissettirerek “ödüllendirir”. Beynin ödül sistemleri, lezzetli bir yemek yemek, oyun oynamak gibi ödüllendirici bir şey yaşadığımızda aktive olan bir grup yapıdır.

Ödül sistemini oluşturan beynin farklı bölgelerindeki nöronlar dopamin kullanarak iletişim kurar. Dopamin çoğunlukla, orta beyinde bulunan ventral tegmental alan (VTA) olarak adlandırılan beynin bir bölgesinde üretilir. VTA’da üretildikten sonra dopamin, iki ana yol mezolimbik ve mezokortikol dopamin yolları olmak üzere farklı yollarla beynin diğer bölgelerine taşınır. Beyindeki en önemli ödül yolu mezolimbik dopamin yoludur. Ödüllendirici bir şey yaşarken, VTA’da dopamin etkinleştirilir. Bu nöronlar ödülleri işler ve ardından davranışı motive eder. Bir ödül almayı beklediğimizde dopamin salgılayan nöronlar aktive olur. Dopamin ayrıca ödülle ilgili anıları da geliştirir.

Yani, güzel bir yemek yedikten sonra beynimiz yemeğin nereden satın alındığını hatırlamamıza yardımcı olacak ve bize bu yemekten aldığımız zevki hatırlatacaktır. Bu nedenle, tüm bu beyin alanları, ödüllendirici davranışların tekrarını teşvik etmek için birlikte çalışır.

Duygusal tepkileri ve anıları en güçlü şekilde etkileyen ödülün kendisi değil, ödül beklentisidir. Ödül yoluyla öğrenme ise beklenmedik bir şey yaşadığımızda gerçekleşir. Bir ödül beklenenden daha büyükse, dopamin sinyali artar.

Doğru miktarda dopaminin ne gibi faydaları var?

Beynimizin zevk ve ödül merkeziyle etkileşime giren dopamin – serotonin, oksitosin ve endorfin gibi diğer kimyasallarla birlikte – ne kadar mutlu hissettiğimizde hayati bir rol oynar. Ruh halimize ek olarak dopamin hareket, hafıza ve odaklanmayı da etkiler. Sağlıklı dopamin seviyeleri bizi zevkli aktiviteler aramaya ve tekrar etmeye iterken, düşük seviyeleri olumsuz fiziksel ve psikolojik etkilere sahip olabilir.

Beyin sağlıklı bir dopamin seviyesine sahip olduğunda, kendimizi iyi hissederiz. Motivasyonumuz artar, üretken oluruz, iyi planlamalar yapabiliriz, çabuk öğrenebiliriz, azzimli oluruz, yaşam için heyecanlı oluruz, odaklanmış ve dikkatli hissederiz. Sağlıklı dopamin seviyeleri de bizi daha sosyal ve dışa dönük yapabilir. Bu “iyi hissettiren” nörotransmitter, başkaları için empatimizi artırmaya yardımcı olur ve bizi başkalarının ihtiyaçlarına uyum sağlamaya daha istekli hale getirir.

Beyinde yeterli dopamin olmadığında motivasyonumuz düşer, duygularımız değişir ve davranışlarımız daha da kötüye gidebilir. “Dopamin eksikliği” olarak da adlandırılan düşük dopamin seviyeleri, kendimizi yorgun ve huzursuz hissetmemize neden olabilir. Yaşam dolu hissetmek yerine, düşük dopamin seviyeleri bizim motivasyonsuz, depresif ve endişeli hissetmemize neden olabilir. Odaklanma yeteneğimiz azalır. Uyku alışkanlıklarımız zarar görür. Beyin yeterince dopamin üretmediğinde vücudumuz bile canlılık duygusunu sürdürmek için mücadele eder. Son derece düşük dopamin seviyeleri, daha önce keyif aldığımız aktivitelerden zevk alamamamıza bile yol açabilir.

Dopamin, fiziksel ve davranışsal sağlıkta önemli bir rol oynar. Ancak, fiziksel aktivite ve yeterli uyku alma gibi uzun vadeli sağlığı destekleyen davranışların güçlendirilmesine yardımcı olurken, aynı zamanda çok fazla abur cubur yemekten bağımlılığına kadar bireyin sağlığına zararlı davranışların güçlendirilmesine de yardımcı olabilir. Bu nedenle aslında beynin ödül mekanizmasını tetikleyen şeylere karşı bağımlılık oluşmasını da tetikleme gibi bir yönü de vardır. Ancak dopaminin öğrenme gibi faaliyetlerde de yararlı sonuçları olduğu ortaya çıkmıştır.

Dopamin ve öğrenme
Dopamin ve öğrenme

Dopamin ve öğrenme

Neden sizi ilgilendiren şeyleri hatırlayabildiğinizi ama sıkıcı şeyleri hatırlamadığınızı merak ettiniz mi? Bunun nedeni, ödül tarafından motive olmanızdır (kişisel bir ilgiyi tatmin etmekten kaynaklanan dopamin artışı). Dopamin ayrıca odaklanma, öğrenme ve hafızada önemli bir rol oynar.

Dopamin, beklenen bir ödül beklentisiyle yaptığımız davranışlarda olduğu gibi, ödül güdümlü davranışı kontrol eden beyindeki kimyasaldır. Beyinde dopamin gibi mutlulukla ilişkili olan hormonlar, sinir hücrelerinin birbirleriyle ‘konuşmasına’ ve çevreden ve çevreye bilgi aktarmasına izin verir. Özellikle dopamin, hoş sürprizler yaşandığında salınır: Bu, organizmanın belirli eylemlerin sonuçlarını öğrenmesine yardımcı olur. Örneğin, yeni bir dondurma tadı beklenenden daha iyiyse, dopamin salınımı beyne bu lezzetin tekrar seçilmeye değer olduğunu söyler.

Zamanla, bir eylemle ilişkili olumlu bir ödül, o davranışı üstlenme arzusunu güçlendirir. Bu, olumlu pekiştirmenin bir kişiyi belirli bir davranışı tamamladığında bir “ödül” beklemesi ve sonuç olarak motivasyon yaratması için eğitebileceği anlamına gelir. Kulağa yeterince basit geliyor, değil mi? Fakat bu olumlu pekiştirme pratikte nasıl çalışır? Dopamin motivasyon yaratma gücüne sahiptir, ancak söz konusu bilgiyi gerçekten öğrenmede ne etkisi vardır?

Yeni araştırmalar, beyindeki haz ve hafızayı kontrol eden kimyasal olan dopaminin, motivasyonu sağlamak ve öğrenciler arasındaki dikkat sürelerini artırmak için kullanılabileceğini ve doğru kullanıldığında, öğrenme etkinliklerini, kursları, dersleri, çeşitli konuları, becerileri, yetenekleri, bilgileri birer bağımlılık haline getirebileceğini gösteriyor.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, dopaminin öğrenme konusunda heyecan yaratmaktan fazlasını yaptığını kanıtladı: aslında dopamin öğrenmeyi kalıcılığı kontrol ediyor. Çalışmada, araştırmacılar, bu özel kimyasalın öğrenme sürecinde ne kadar büyük bir rol oynadığını belirlemek için dopamin enjekte edilmiş fareleri test ettiler.

Ekip, bir grup dopamin eksikliği olan fare kullandı ve bir dizi görevi yerine getirmeden önce farelerin yarısına dopamin enjekte etti ve yarısına ise hiçbir şey enjekte etmedi. Tahmin edebileceğiniz gibi, dopamin enjekte edilen grup, verilen görevi büyük bir başarı ile öğrenmeyi başardı, ancak ikinci grup ise oldukça farklı bir sonuç gösterdi. Dopamin eksikliği olan bu grup, görevi ancak birkaç denemeden sonra ve dopamin enjekte edilen gruba göre çok daha düşük performans oranlarıyla öğrenebildi. İşte yapılan bu deneyin sonucunda bu analiz, dopamin olmadığında öğrenmenin motivasyon ve hafıza eksikliğinden dolayı anlamayı engellediği sonucuna vardı.

Fare çalışmasının sonuçlarını incelediğimizde iki önemli sonuç çıkarabiliriz:

Birincisi, öğrenme sürecinde dopamin bulunmadığında, bir kişinin performansı motivasyon eksikliğinden (yani katılımdan) dolayı zarar görecektir.

İkincisi, dopamin hafızayla bağlantılı olduğundan, beyni eylemi/materyali hatırlaması için tetikleyecektir.

Aslında bu ilişkisel öğrenmenin bir parçasıdır. İlişkisel öğrenme olarak bilinen temel bir öğrenme türü, hayvanlarda ve insanlarda yaygın olarak gözlenir. Bir uyarıcının veya bir eylemin olumlu veya olumsuz bir sonuçla ilişkilendirilmesini içerir. İlişkisel öğrenme, günlük davranışlarımızın çoğunun altında yatar: Örneğin, çocukları ödevlerini yaptıkları için ödüllendiririz veya yaramazlık yaparlarsa TV sürelerini sınırlarız.

Dopamin ve öğrenme
Dopamin ve öğrenme

Öğrenme ve motivasyon, iç ve dış ödüller tarafından yönlendirilir. Günlük davranışlarımızın çoğu, belirli bir eylemin olumlu (yani ödüllendirici) bir sonuçla sonuçlanıp sonuçlanmayacağını tahmin ederek veya bilerek yönlendirilir. Ünlü Rus bilim insanı Ivan Pavlov’un köpeklerle yaptığı ufuk açıcı psikolojik çalışmasından bu yana, organizmaların deneyimlerden nasıl öğrendiklerini doğru bir şekilde ödülleri tahmin etme çalışmaları, bir yüzyıldan fazla bir süredir verimli bir araştırma alanı olmuştur. Pavlov’un bu ünlü deneyinde, köpekler zil çaldıktan bir süre sonra yiyecek beklemek üzere eğitildiler. Bu köpekler sesi duyar duymaz, yiyecek gelmeden önce salyaları akmaya başladı, bu da ödülü tahmin etmeyi öğrendiklerini gösteriyordu. Orijinal deneyde Pavlov, ürettikleri tükürük hacmini ölçerek köpeklerin beklentilerini tahmin etti. Esasında bilim insanları uzun yıllardan beri yeniliğin çağrışımsal-ilişkisel öğrenmeyi kolaylaştırdığını biliyorlar. Ancak, bu fenomenin arkasındaki mekanizmalar tam anlamıyla bilinmiyordu. Ama son on yıllarda bilim adamları, beynin bu beklentileri nasıl öğrendiğinin içsel işleyişini deşifre etmeye başladılar. Bu da dopaminin önemini daha fazla açığa çıkardı.

İster inanın ister inanmayın, cesaret verici sözler biçimindeki olumlu pekiştirme, doğru bir geribildirim alırken duyulan gurur duygusu ve sosyal övgü, herkesi öğrenmeye motive edecek kadar güçlü olan dopamin tetikleyicileridir. Tıpkı bir spor koçunun oyuncularına “Harika iş!” veya “Daha iyisini yapabilirsin!”, “Haydi çocuklar böyle devam edin, çok az kaldı” diyerek onları gelecekte elde edecekleri bir ödül peşinde koşmaya teşvik ettiğindeki gibi.

Dopaminin en güzel yanı, doğru yapıldığında davranışı olumlu yönde değiştirmeye yardımcı olabilmesidir. Dopaminin bize hissettirdiği haz sayesinde öğrenmeye daha çok motive oluyoruz ve bu nedenle bilgiyi daha iyi aklımızda tutuyoruz. Bunun nedeni dopaminin beyinde yeni nörolojik yollar oluşturmasıdır. Zevk veren aktiviteler bulduğumuzda, onlardan daha fazlasını öğrenebiliyor ve bu aktiviteyi yapmaya devam ediyoruz.

Keyif veren, mizah içeren aktiviteler, beynin dopamin ödül sistemini harekete geçirerek hedefe yönelik motivasyonu ve uzun süreli hafızayı harekete geçirir; bu durum, bu şekilde harekete geçirilen dopaminin her yaştan öğrencide akılda tutmayı iyileştirebileceği anlamına gelir. Çünkü keyifli, komik, yeni şeyler kemik merak duygusuyla bağlantılıdır. Esasen bu tür olumlu ve keyifli deneyimler, öğrenmenin başladığı yer olan merak duygumuzu harekete geçirir.

Bireyler yeni ve aynı zamanda kendileri için heyecan arz eden bir şeyler öğrendiklerinde dopamin açığa çıkar. Dopamin açığa çıktığında ise birey kendisini daha iyi hisseder. Yeni bir şeyler öğrenmek esasında bir macera gibidir, ödüllendirici bir yanı vardır ve bunu zihnimize kaydetmek de dopamin düzeyini arttırır. Dolayısıyla dopamin arttığı ölçüde de zihnimizde bu bilgi daha kalıcı olabilir, hatırlamak daha kolay olabilir. Bu nedenle eğlenceli bir ders bize zor bile olsa keyifli gelir, bize keyifli bir ders anlatan öğretici bize sempatik gelir. Bu, öğrenme faaliyetlerinin hemen hemen tümünde geçerlidir. Çok pratik bir bakış açısıyla, bahsedilen tüm bu sonuçlar bize rutinimizi daha sık kırmamızı ve daha iyi öğrenenler olmak için yeni ve eğlenceli deneyimler aramamızı, öğrenme faaliyetlerimizi kendimiz için keyifli hale getirecek yolları bulmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Koçluk Merkezi ICF’in en üst Program onayı olan ACTP (AccreditedCoaching Training Program)  program sağlayıcısıdır.

Bize Ulaşın