Belirsizlikten, bilinmeyenden neden tedirgin oluruz?

İnsanoğlu her zaman bilinmeyenden korkmuştur. Kristof Kolomb okyanusu geçtiğinde, insanlar onun dünyanın sonuna kadar yelken açacağından korktular. Emin olmadığımız, bilemediğimiz ve sonuçlarını anlamadığımız durumlardan dolayı içimizde bilinmeyenin, belirsizliğin ve dolayısıyla riskin bir endişesi veya korkusu olur. Psikoloji araştırmaları, genel olarak bilmeyi, emin olmayı, geleceğe ilişkin sonuçları tahmin edebilmeyi ve buna göre hareket edebilmeyi sevdiğimizi gösteriyor.

Gelecek ve getirebilecekleri korkutucu olabilir ve bu nedenle oluşan belirsizlik bazı insanlar için çok fazla endişe getirir. Hayatınızdaki değişikliklerin, üzerinizde ne gibi etkileri olacağını bilmediğiniz için endişeli olabilirsiniz. İşlerin planlandığı gibi gidip gitmeyeceğini merak edebilirsiniz. Yine de gelecekle ilgili endişelerin ve değişimle ilgili kaygıların hayatınızı sınırlandırmasına izin vermek zorunda değilsiniz. Hayatınızın kontrolünü elinize almak, değişim ve gelecekle cesaretle yüzleşmek için yapabileceğiniz şeyler var. 

Bazıları risk ve belirsizlik sever, ama çoğu insan bundan hoşlanmaz

Hayatta ne kadar belirsizliğe tahammül edebileceğimiz konusunda hepimiz farklıyız. Birçokları için belirsizlik korkusu, psikolojik strese ve hayatımızda zorlu zamanlar geçirmenin ötesine geçen bir mücadeleye yol açabilir. Diğer yandan, birçok insan bilinmeyenden zevk alır. Genellikle risk alırlar ve yüksek kayalıklara tırmanmaktan veya işte yeni zorluklarla mücadele etmekten keyif alırlar. Ancak bir toplumu ele aldığımızda, bu toplum içindeki birçok insanın belirsizlik, risk, bilinmezlik gibi durumlardan tedirginlik duyduğunu söylemek mümkündür. Risk ve bilinmezlikten keyif alanlar çoğu zaman azınlıkta kalır. İnsanların çoğunun kesinliği belirsizliğe tercih ettiği bilinen bir gerçektir.

Neden bazı insanlar belirsizlikten daha fazla tedirgin olur?

Bunu kabul etmek istemesek de, belirsizlik hayatın doğal ve kaçınılmaz bir yönüdür. Belirsizlik esasında, insan deneyimlerinin de doğal bir parçasıdır. Bazı insanlar belirsiz zamanlarda başarılı olurlar; bazı insanlar ise belirsizliklerle dolu bir durumda adeta duygusal olarak felç olurlar. İnsanların belirsizliğe tepki verme şekli, bilinmeyenden ne kadar korktuklarına bağlı olabilir. Örneğin, örümceklerden veya yılanlardan korkuyorsanız, bu korkunuz sizin daha önceden öğrendiklerinize veya deneyimlediklerinize dayanır. Çünkü daha önceden bu hayvanlardan bazılarının zehirli olduğunu ve size zarar verebileceği bilgisini edinmişsinizdir. Ancak tüm tedirginlikler veya korkular bu tür somut bilgilere dayanmaz. Bazı endişeler ve korkular, bilmediklerinize dayanır. Örneğin hisse senedi borasını ele alalım. Yatırımcılar, meydana gelen bir olayın ekonomiye zarar vereceğinden endişe duyduğunda satış yapma eğiliminde olur ve bu tür bir endişeyi birçok kişinin sarmasıyla beraber hisse senedi fiyatları düşer.

Daha kişisel bir örnek, bir topluluk önünde konuşma veya sunum yapmaya ilişkin endişedir. Birçok insanın sahnede hissettiği endişenin veya korkunun önemli bir kısmı, seyircinin nasıl tepki vereceğini bilmemekten kaynaklanır. Bilinmeyen korkusu, diğer birçok endişe, korku ve fobinin temel bir parçasıdır. Doğru tahminler yapmak için yeterli bilgiye sahip olmadığınızı hissetmek endişenizin artmasına neden olabilir. Koşullarınızı kontrol edemediğinizi hissetmenin, endişe seviyenizin artmasına neden olacağından emin olabilirsiniz.

Araştırmalar, insanın doğasında bulunan, doğuştan gelen bir özellik olan ‘belirsizliğe tahammülsüzlük’ gibi bir özelliğe sahip olduğunu gösteriyor. Elbette kişiden kişiye bu özellik değişiyor. Belirsizliğe karşı yüksek düzeyde tahammülsüzlüğe sahip olan kişiler, bilinmeyen veya belirsiz durumları neredeyse dayanılmaz bulabilir veya baş etme güçlüğü çekebilir ve bu durum onların işlevsel yeteneklerini etkileyebilir. Bazen bilinmeyenin korkusu, değişim korkusuyla yakından ilişkili olabilir. Bu da değişime karşı direnci beraberinde getirebilir. Öngörülebilirlik ve kontrol eksikliği bir insanda korkuya ve endişeye katkıda bulunan faktörler olabilir. Bir sonucu tahmin etmek veya bir karar vermek için çok az bilgi mevcutsa, bu, belirsizliği ve dolayısıyla kaygıyı artırabilir. Korku ve endişe seviyeleri durumsal olabilir ve nevrotiklik ve mizaç gibi duygusal kişilik özelliklerine, geçmiş deneyimlere, travmaya, uyum sağlama ve başa çıkma becerisine dayalı olabilir.

Belirsizlik
Belirsizlik

Bilinmeyenden neden korkarız?

            Bilinmeyenden korkma, karşılaştığınız bir şey hakkında herhangi bir düzeyde bilginiz olmadığında gösterdiğimiz bilinçli veya bilinçsiz bir korkma eğilimidir.

Bilinmeyenden korkarız çünkü bilmediğimizden, anlamadığımızdan korkarız. Bir şeyi bilmek veya aşina olmak bize avantaj sağlar, çünkü durumdan ne bekleyeceğimizi zaten biliyor oluruz. Bu, endişeyi ve korkuyu en ilkel ve temel içgüdülerimizden biri yapan evrimsel psikolojik özelliklerimize kadar dayanan bir konudur.

İnsanlığın doğuşundan beri, böyle bir endişe çok yaygın olmuştur. Eski mağara insanları ve ilk uygarlıklar, dışarıdan, yabancılardan, bilinmeyen yerlerden, varlıklardan zarar gelme korkusuyla, diğer bir deyişle, orada kendileri için bilinmez bir şeylerin olduğu inancıyla sınırlarını nereye çizeceklerini biliyorlardı. Bu sınırların içinde güvende hissediyorlardı. Bugün yaşadığımız bundan çok da farklı bir durum değil. Sonucun belirsiz olduğu durumlarla karşı karşıya kaldığımızda, bu bir tedirginlik duygusu yaratır, çünkü ne bekleyeceğimizi bilmemek, kendimizden, çevremizden ve gerçekten güvende olup olmadığımızdan emin olamayacağımız anlamına gelir.

Bu tür bir endişe veya korku tamamen doğuştan gelir. Bu bizim genetik kompozisyonumuzun bir parçasıdır. Beyin, bedeni ve zihni mümkün olan en etkili şekilde hazırlamasına izin vererek, sürekli olarak bir sonraki adımda ne olacağını tahmin etmeye çalışır. Bu anlamda insan beyni adeta bir ‘öngörü makinesidir’ ve geleceği tahmin etmek, gelecek üzerine düşünmek insan beynini önemli bir yönüdür ve esasında bir insan ihtiyacıdır. Geleceği tahmin etmek için geçmiş deneyimleri ve mevcut durumumuz ve çevremiz hakkındaki bilgileri kullanma yeteneği, gelecekteki olumsuzluklardan kaçınırken veya kendimizi hazırlarken, istenen sonuçların olasılığını artırmamızı sağlar. Bu yetenek, gelecekteki olaylarla ilgili kesinlik düzeyiyle (ne kadar olası oldukları, ne zaman ortaya çıkacakları ve nasıl olacakları) doğrudan ilgilidir. Belirsizlik, geleceğe ne kadar verimli ve etkili bir şekilde hazırlanabileceğimizi bilememizi beraberinde getirir, yani bu yeteneğimizi azaltır ve dolayısıyla bizde kaygı oluşturur.

Belirsizliklerden aşırı endişe duymak size zarar verebilir

Belirsizlik her yerdedir. İster içinde bulunduğumuz Covid-19 gibi küresel bir pandemi, ister ekonomideki dalgalanmalar, ister kişisel mali durumunuz, sağlığınız ve ilişkilerinizle ilgili olsun, hayatta sizi bekleyen durumların çoğu belirsizlikler içerir. Yine de insanlar olarak, bu belirsizlikleri ortadan kaldırmak, bilmek, güvende hissetmek için can atarız. Kendimizi güvenli bir limanda hissetmek ve kendi yaşamımız, refahımız ve hatta sevdiklerimizin yaşamları üzerinde bir kontrol duygusuna sahip olmak isteriz. Bu nedenle de korku ve belirsizlik, stresli, endişeli ve güçsüz hissetmenize neden olabilir. Sizi duygusal olarak tüketebilir ve sizi yarının getirebileceği şeylerle ilgili sonsuz eğerler ve en kötü senaryolardan oluşan bir sarmalın içine hapsedebilir.

Uzmanlar, endişenin veya korkunun tüm insanların sahip olduğu ve deneyimlediği biyolojik olarak temel bir duygu olduğuna inanıyor. Dolayısıyla aslında bazı şeyler hakkında ara sıra endişelenmek, olumsuz düşüncelere sahip olmak veya gelecekteki olaylar, yükümlülükler veya durumlar hakkında bir korku veya endişe duygusu yaşamak oldukça normaldir. Bununla birlikte, bilinmeyenin kalıcı veya kronik bilinmezlik-belirsizlik korkusu (Latince ‘Xenophobia’ kelimesinin dilimizdeki karşılığı olan yabancı düşmanlığı veya yabancı korkusu olarak da bilinir) sorunlu hale gelebilir ve duygusal, sosyal ve fiziksel yaşamınızı herhangi bir fobinin olabileceği kadar ciddi şekilde etkilemeye başlayabilir.

İşte belirsizlik veya bilinmeyen korkusunun sizi kötü şekilde etkilediğine dair birkaç işaret:

  • Aşırı sinirlilik
  • Sürekli olarak çevreyi kontrol etme gerekliliği hissi,
  • Yeni durumlardan kaçınma,
  • Okul/iş/sosyal yükümlülüklerden kaçınma,
  • Sosyal ortamlardan kaçınma ve izolasyon davranışları
  • Özgüven eksikliği,
  • Kendini çok eleştirme,
  • Başkalarından sürekli güvence alma ihtiyacı,
  • Esnek olmayan davranışlar veya sürekli olarak tekrarlanan düşünceler
Belirsizlik
Belirsizlik

Ne yapmalı?

Hayatınızdan şüpheyi ve değişkenliği ortadan kaldırmak için ne kadar çabalarsanız çabalayın, gerçek şu ki zaten her gün birçok belirsizliği kabul ediyorsunuz. Caddeyi her geçtiğinizde, bir arabanın direksiyonuna geçtiğinizde veya paket servis veya restoran yemeklerini yediğinizde, bir miktar belirsizliği kabul ediyorsunuz. Trafiğin duracağına, kaza yapmayacağınıza ve yediğiniz her şeyin güvende olacağına güveniyorsunuz. Bu koşullarda kötü bir şey olma olasılığı azdır, bu nedenle riski kabul eder ve kesinlik gerektirmeden devam edersiniz. Ancak bazı büyük olaylar ve durumlarda belirsizlik sizi daha fazla tedirgin eder. Hayat bu türden belirsizlik ve gelecek kaygılarıyla dolu olabilir. Böyle riskler, belirsizlikler, bilinmeyenler bizi tedirgin eder. Bu bir insan yaşamının doğal bir parçası olsa da, risk alma korkusu sizin hayatta geri planda kalmanıza neden olabilir. Pek çok şey kontrolünüz dışında kalsa da, zihnimiz zor koşullarla başa çıkmanın ve bilinmeyenle güvenle yüzleşmenin anahtarıdır.

Çoğu zaman korkumuzun doğrudan risk düzeyiyle ilgili olduğunu düşünürüz. Bir şey ne kadar korkunç hissettirirse, o kadar riskli olmalıdır. Ancak bu, riski ölçmek için doğru bir yol değil. Sonuçta, araba kullanmak muhtemelen size riskli gelmiyor. Ancak büyük bir kalabalığın önünde konuşma yapmak büyük bir risk gibi görünebiliyor. Yine de, direksiyon başındayken yaralanma veya ölüm şansınız, sahnede olduğunuzdan çok daha yüksektir. Dolayısıyla bazı bilinmezlikler ve riskler bize göründüğü kadar veya düşündüğümüz kadar endişe verici değildir.

Aslında bilinmeyene, belirsizliğe dair duyulan endişeyi veya korkuyu tarif etmek zor olabilir çünkü tüm bu duygu ve düşünceler tam olarak kafamızın içindedir. Bu olumsuz duygu ve düşünceler, beynimizin içinde birer zihinsel blok oluşturur. Hayatımızı yaşama şeklimizi etkileyen bu zihinsel bloklardır ve serbest bırakılırsa hayatımızı dolu dolu yaşamamız üzerinde bir etkisi olabilir. Bilinmeyene olan korkumuzla yaşamayı seçtiğimizde ise, yaptığımız seçimler ve kararlar bize iyi hizmet etmez. Bu korkudan yola çıkarak verdiğimiz hiçbir karar, bizi hayatta ileriye taşıyacak bir karar olmayacaktır. Hayatınızı tüm potansiyelinizle yaşamak, ancak bilinmeyene olan korkunuzla yüz yüze geldiğinizde elde edilebilir.

Tüm bu belirsizliklerden veya bilinmeyenlerden kaçınmak, sizde kısa vadede rahatlamaya yol açsa da, uzun vadede tam kesinlik dışında herhangi bir şeye tahammül etme yeteneğinizi azaltacaktır. Yani zaman içerisinde sizdeki tedirginlik düzeyinin artmasına neden olabilecektir. Bu anlamda aslında belirsizliğe karşı tolerans, kullanılmadığında zayıflayan bir kas gibidir. Bu nedenle bu kası çalıştırmak, belirsizlikten kaçınmak yerine yüzleşmek daha önemlidir. Ancak elbette kontrol edilebilir olanlar bizim yüzleşebileceğimiz belirsizlikler olabilir.

Şu anda hayatla ilgili pek çok şey belirsiz ve birçok şey kontrolünüz dışında kalıyor. Ancak bir virüsün yayılmasını, ekonominin toparlanmasını veya gelecek hafta maaşınızı zamanın alıp alamayacağınızı kontrol edemeseniz de, tamamen güçsüz değilsiniz. Endişeleriniz, korkularınız veya kişisel koşullarınız ne olursa olsun, kontrol edilemeyen şeyler hakkında endişelenmek yerine, kontrolünüz altında olan yönler üzerinde harekete geçmek için zihninizi yeniden odaklamaya çalışın.

Belirsizlik
Belirsizlik

Koşullar kontrolünüz dışında olduğunda, korku ve olumsuz duygular tarafından boğulmak kolaydır. Nasıl hissettiğinizi bastırmanın, cesur bir ifade takınmaya çalışmanın veya kendinizi pozitif olmaya zorlamanın en iyi sonucu sağlayacağını düşünebilirsiniz. Ancak duygularınızı inkar etmek veya bastırmak yalnızca stres ve kaygıyı artıracak ve sizi depresyon veya tükenmişliğe karşı daha savunmasız hale getirecektir. Bir durum hakkında başka hiçbir şey yapamadığınızda, en olumsuz ve korkulu olanlarla bile, duygularınızla aktif olarak yüzleşebilirsiniz. Belirsizliği bu şekilde deneyimlemeniz stresi azaltmanıza, koşullarınıza daha iyi uyum sağlamanıza ve zorluklarla uğraşırken bir huzur duygusu bulmanıza yardımcı olabilir.

Bilinmeyen durumlara ilişkin endişelerimizden ötürü genel olarak değişimlere karşı dirençli olabiliriz. Ama hayatımızda değişmeyen tek şey değişimdir. Sürekli ve zaman zaman yıkıcı bir değişim dünyasında yaşıyoruz. Değişime ne kadar direnirsek, hayatımızda o kadar yerinde sayacak, ilerlemeden uzak olacaktır. Yaşamınızdaki değişimin etkisinden kaçamayacağınızı kabul etmeniz önemlidir. Değişim kavramına ne kadar çok açık olursanız, o kadar dirençli ve cesur olursunuz. Değişime direnmek sizi harekete geçmekten alıkoyar ve bilinmeyene olan tedirginliğiniz ve korkunuz tam da bu noktada olmanızdan özellikle hoşlanır.

Bilinmeyene olan korkumuzun altında yatan esas sebeplerden biri başarısızlık korkumuza dayanır. Bu, özellikle bizi konfor alanımızdan çıkaracak yeni bir yolculuğa çıkmak üzereyken geçerlidir. Bilinmeyene olan korkunuzu gerçekten anlıyorsanız ve konfor alanınızdan çıkmakla ilgili gerçekçi riskleri değerlendirdiyseniz, başarısızlığın da yaşamınıza gerçekleşebilecek olan bir seçenek olduğunu kabul etmeniz gerekir. Başarısızlık olasılığının bir seçenek olduğunu kabul edemiyorsanız, bilinmeyene olan korkunuz sizi konfor bölgenizde kalmaya ikna edecektir. Unutmayın, bilinmeyenle ilgili endişeleriniz, adım atıp muhtemelen başarısız olmaktansa hiçbir şey yapmamayı ve pişmanlıkla yaşamayı tercih etmenize neden olabilir. Başarısızlık fikrini ortadan kaldırır ve aksilikleri ders çıkarmak için deneyimler olarak kullanırsanız, yolculuğunuzun bir noktasında her zaman kaçınılmaz olarak olumlu bir sonuç almanız mümkün olacaktır.

Belirsizlik
Belirsizlik

Daha güçlü olmak ve daha iyi olmak istiyorsanız bazı zamanlarda risk almanız, kendinize meydan okumanız ve daha çok denemeniz gerekir. İster kariyerinizde büyük bir adım atmaktan tedirginlik duyuyor olun, ister bir tanıdığınızı kahve içmeye davet etmek gibi küçük bir sosyal risk almaktan endişe ediyor olun, sağlıklı riskler almayı öğrenmek yeni kapılar açabilir ve hayatınızı iyileştirebilir. Tabii ki, tüm riskler iyi riskler değildir. Doğru olan sadece hayatınızı gerçekten iyileştirebilecek hesaplanmış olan, planlanmış olan adımları atarak riskleri almaktır.

Tüm bunların yanında, mutlak kesinliğin imkânsız olduğunu takdir etmeniz de çok önemlidir. Çünkü hayatta hiçbir zaman hiçbir şey kesin değildir. Bilim için bile %100 doğruluk, kesinlik söz konusu değildir, %99,9 olabilir ama %100 değildir. Bu gerçek hakkında ne kadar erken düşünmeye başlarsanız, onunla yüzleşmek o kadar kolay olacaktır. Ayrıca, hayattaki her şeyi tahmin etmeye ve kontrol etmeye yönelik tekrarlanan girişimler geri tepebilir ve obsesif kompulsif bozukluk gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.

Bilinmeyenler, riskler, belirsizliklere ilişkin olarak ortaya çıkan tedirginliği ve korkuyu yönetmek için kontrolünüz altındaki alanları belirleyebilir, adım adım bir plan yapabilir, kendinizi şimdiki zamana topraklamak için farkındalık çalışması yapabilir veya güvendiğiniz biriyle konuşabilirsiniz. Bu konuda yaşam koçunuz sizin önemli bir partneriniz olacaktır.

Koçluk Merkezi ICF’in en üst Program onayı olan ACTP (AccreditedCoaching Training Program)  program sağlayıcısıdır.

Bize Ulaşın